Tahkim Amacına Ulaşıyor Mu?

Türkiye'de sigortacılıkta tahkim sistemi ile birlikte uyuşmazlıkların ve yargı sisteminin iş yükünün azaltılması hedefleniyordu ancak beklenen gerçekleşmedi.

Sigortacılıkta tahkim 2008 yılından bu yana uygulanmakta ve Türk Sigorta sektöründe önemli bir unsur haline gelmektedir. Bu yüzden, etkili ve kuruluş amacına uygun işleyen bir tahkim sistemi sigortacılık sektörü açısından son derece önemlidir. 

Tahkimden beklenen nedir? Sigorta, sigorta ettiren, sigortalı ve mağdurlar arasında ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların daha kısa sürede, daha düşük maliyetle ve daha adil biçimde çözülmesidir. Sigorta sözleşmeleri her yıl binlerce uyuşmazlığa konu olmaktadır. Tahkim yoluyla bu uyuşmazlıkların konusunda uzman kişilerce, kısa sürede çözülmesi ve yargının iş yükünün azaltılması da amaçlanmaktadır.

Uygulamaya baktığımızda maalesef son yıllarda ortaya çıkan gelişmelerin hiç de beklenen yönde olmadığı ortaya çıkmaktadır.

Uyuşmazlıkların çözüm maliyeti açısından baktığımızda Tahkimin çok yüksek maliyetle çalıştığı görünüyor. Bu neden böyle? En baştan başlarsak Tahkime başvuru ücrete tabi olduğu için belli bir ücret karşılığı başvuruda bulunulabiliyor. Bu tutar uyuşmazlık miktarına bağlı olarak 100 TL ila 350 TL arasında değişiyor. Başvurular aslında doğrudan gerçek ve tüzel kişilerce yapılabilir ama Sigorta Tahkim Komisyonu faaliyet raporlarından başvuruların vekil yani avukatla yapılma oranının %90’ın üstünde olduğu anlaşılmaktadır. Doğal olarak bu vekalet ücretine yol açmaktadır. Sigorta şirketleri iki ayrı vekalet ücreti ödemek durumunda kalıyor. Birincisi ilam vekalet ücreti ki asgari tutarı (asıl alacaktan fazla olmamak şartıyla) 2.180 liradır. İkincisi de icra vekalet ücreti ki asgari tutarı 360- liradır. Tahkime gelen dosya önce bir hakeme atanıyor. Hakem ücreti 350-TL’ dir. Uyuşmazlık tutarı 15.000-TL’yi geçince 3 hakemden kurulan bir heyet oluşturulmaktadır ki bu durumda hakem ücreti 1.050TLye çıkmaktadır. Hakem hemen hemen her dosyayı bilirkişiye atadığı için bir de bilirkişi ücreti doğmaktadır. O da 350-TL’ dir. Sonuçta özellikle görece düşük miktarlı uyuşmazlıklar için tahkim maliyeti inanılmaz noktalara ulaşabilmektedir. Örneğin diyelim ki sigorta şirketine 3 Bin TL tutarında bir değer kaybı başvurusu geldi. Sigortacı eksper raporuna göre 2 Bin TL ödedi. Bin TL için tahkim başvurusu oldu ve Tahkim sigorta şirketi aleyhine karar verdi. Bu durumda ödenen toplam tutar aşağıdaki gibi oluyor:

Bin TL uyuşmazlık için 2.290-TLden daha fazla bir tutar masraf olarak ödeniyor. Bu ekstrem, nadiren yaşanan bir durum değildir. Her gün onlarca örneği yaşanmaktadır. Değer kaybı dosyalarının önemli bir oranı bu şekildedir. Unutmayalım ki sigorta şirketi eksper raporuna göre ödeme yaptığı halde bu durumla karşılaşmaktadır. Bu sistem pahalı hatta çok pahalı olduğu, hukukçuların çok kullandığı bir deyimle fahiş olduğu gibi adil değildir; hakkaniyete de aykırıdır. Çünkü zarar gören kişinin 3,290-TLden aldığı pay 1.000-TL’dir. Ayrıca unutmamak gerekir ki bu toplumsal bir maliyettir. Bu maliyetler er ya da geç primlere ve poliçe satın alanlara dolayısıyla tüm topluma yansımak zorundadır.Şu an için tahkime yapılan başvuruların %90’ının çok küçük tutarlı değer kaybı talepleri olduğu düşünüldüğünde adil olmayan bu düzenin yarattığı maliyetin boyutu çok daha net anlaşılabilir. 

Tahkimden beklenen bir diğer fayda ise uyuşmazlıkların konusunda uzman kişilerce çözülmesidir. Uygulamaya baktığımızda ise hemen her dosyanın bilirkişiye atandığını görüyoruz. Örneğin tahkime en çok başvurunun olduğu değer kaybı dosyalarına baktığımızda biz bir eksper atıyor ve eksper raporu alıyoruz. Eksper hukuken bağımsız, tarafsız ve tanımı gereği konusunda uzman olan bir kişi. Ama dosya Tahkime gittiğinde eksper raporu dikkate alınmadan yeni bir bilirkişiye atanıyor. Burada çok ciddi bazı sorular somak gerekiyor. Tahkim neden eksper raporunu dikkate almıyor? Bağımsız ve tarafsız değil derse bu hukuka aykırı çünkü Sigortacılık Kanununa göre de Eksper Yönetmeliğine göre de eksper tarafsızdır. Eksper konusunda uzman, sınava tabi tutulan ve belirli şartları taşıyan kişilerden oluşuyor ve Hazine Müsteşarlığı gözetiminde levhaya kayıtlı olarak çalışabiliyorlar. Bu durumda değer kaybı için eksper raporunun dikkate alınmayıp ayrıca bir bilirkişi atanmasının izahı çok zor. Aslında bu hususu eksperlerin de gündeme getirmesi gerekir.

Süre konusunu ele alırsak tahkimden beklenen fayda uyuşmazlıkların kısa sürede sonuçlandırılmasıdır. Bu açıdan bakıldığında tek bir dosyada Tahkim süresi mahkemelerle kıyaslandığında kısa olabilir. Ama olaya daha geniş bir pencereden baktığımızda Tahkimin uygulamada hasar dosyası yönetim sürecini uzattığına da şahit olmaktayız. Bu nasıl oluyor? Öncelikle hasar aşamasında ödemesi yapılan pek çok dosyada bile Tahkim yoluyla elde edilecek vekalet ücretleri nedeniyle Tahkime gidildiği görülüyor. Çok cüzi bir fark için bile Tahkime başvuru yapıldığına rastlıyoruz. Bu nedenle dosyalar hasarda ödeme yapılsa da kapanmıyor; Tahkim dosyası haline geliyor. Yani sürecin bütünü açısından süre kısalmıyor. 

Uyuşmazlıkların daha kısa sürede çözülmesi amacının gerçekleşmesine engel olan ikinci bir husus bir dosyadan çok sayıda uyuşmazlık çıkarma ve bunların her birisi için ayrı ayrı Tahkime başvurmadır. Nasıl? Örneğin ölümlü-yaralanmalı bir trafik kazasında önce maddi hasar sonra her bir mağdur için ayrı ayrı vefat ve sakatlık başvurusu yapılıyor. Daha sonra bakıcı gideri için, geçici iş göremezlik için, vefat durumunda cenaze giderleri için ayrı ayrı başvuru yapılıyor. Bunlara değer kaybını da eklemek gerekir. Bu haliyle toplamda sürenin uzaması uyuşmazlık sayısının artması sonucuyla karşılaşıyoruz. Aynı kazadan birbirini takip eden çok sayıda dosyanın ayrı ayrı açılması toplamda uyuşmazlık çözüm sürecini kısaltmadığı gibi uzamasına da sebep olabiliyor.

Çözüm önerileri neler olabilir?

Öncelikli konu her zaman için uyuşmazlıkları önleyici yaklaşım olmalıdır. Burada sektörde yer alan tüm paydaşlara önemli görevler düşmektedir. En başta düzenleyici çerçevenin istikrar kazanması gerekir. Her yeni ve farklı düzenleme yeni uyuşmazlık konuları yaratmaktadır. Kanunla düzenlenmesi gereken hususların ikincil düzenlemelerle, genel şartlarla düzenlenmesi iptallere ve dolayısıyla uyuşmazlıklara konu olmaktadır. 

Uyuşmazlıklar miktar ve oran olarak trafik poliçelerinde ve değer kaybı ve bedeni hasarlarda yoğunlaşmaktadır. Her iki konuda da hakkaniyete uygun ve uyuşmazlıkları engelleyici yeni bir model kurgulanmalıdır. Değer kaybı yaş, kilometre gibi açılardan sınırlanmalı ve eksper raporuna göre ödeme yapılan dosyalar tekrar bilirkişiye taşınamamalıdır.

Tahkimde hakemlik ve bilirkişilik uygulaması gözden geçirilmelidir. Aynı kişilerin bir dosyada başvuran vekili, başka bir dosyada hakem, bir başkasında bilirkişi olması hukuki açıdan ve çıkar çatışması bakımından sorgulanmalıdır. Hakemlerle ilgili diğer bir konu uygulama ya da içtihat birliğidir. Aynı konuda farklı farklı kararlar alınabilmektedir. Mahkemelerde yüksek yargı tarafından içtihat birliği sağlandığı halde Tahkimde böyle bir sistem yoktur. Bazı hakem kararları kesindir. Aynı konuda farklı kararlar da alınsa başvuracak bir merci bulunmamaktadır.

Sigortacılar olarak bizler de mevzuat ve yerleşik yargı içtihatlarına göre ödenmesi gereken dosyayı en hızlı biçimde ödeyerek uyuşmazlıktan kaçınıp, konunun yargıya ve tahkime taşınmasının önüne geçmeye özen göstermeliyiz. 

“Ayrıca, dosya başına hakem ücreti ödenmesinin sistemi bozucu etki yaptığını değerlendiriyoruz. Daha çok başvuru hakem gelirlerinin daha çok artması anlamına geldiği için başvuru sayısını teşvik edici, hakkaniyete uygun olmayan kararların ortaya çıkabildiğini görüyoruz. Sigorta hakem aylık ücretleri görev alınan dosya sayısına bakılmaksızın belirli bir tutar ile sınırlandırılmalıdır. Sistemin kötüye kullanılması yanısıra, hakemlik sisteminde mahkemelerde görev yapan hakimlerimizden 3-5 kat fazla kazanabiliyor olması da adil değildir.”

Sompo Japon Sigorta Hasar ve Hukuk Genel Müdür Yardımcısı Uğur Özer

ÜYE SİGORTA ACENTELERİ

SEKTÖREL HABERLER

   Tümü