Sigorta Tatbikatçıları Derneği’nin (STD) düzenlediği 9. İstanbul Uluslararası Sigorta Konferansı’nda sigorta sektöründe öğrenen makineler, parametrik sigortalar, startuplar ve sigorta açığına çözüm olabilecek mikro sigortalar gibi yeni uygulamalar ele alındı. Ayrıca, sektörün yeni gündem konusu olan havuz uygulamaları da tartışıldı.
Sigorta Tatbikatçıları Derneği’nin (STD) düzenlediği, Sigortacı Gazetesi’nin de basın sponsoru olduğu 9. Uluslararası Sigortacılık Konferansı, 5-6 Ekim’de Milli Re binasında gerçekleştirildi. Toplantının ilk gününde parametrik sigortalar ve yeni iş modelleri ile teknolojik gelişmeler ele alındı. İkinci gün ise, sigorta sektöründeki havuz uygulamalarının incelendiği bir workshop gerçekleştirildi.
İlk gün, İstanbul Underwriting Center (IUC) Başkanı Menekşe Uçaroğlukatılımcılara ‘hoş geldiniz’ dedikten sonra, açılış konuşmasını yapması için kürsüye STD Başkanı Fahri Altıngöz’ü davet etti.
Dünyadaki yeni trendler, pazardaki ihtiyaçlar ve yeni iş modellerini ele almak için bu konferanslara 2009 yılında başladıklarını hatırlatan Altıngöz, sektörde üst üste 9 kere düzenlenen başka bir konferans olmadığını ifade etti ve katkısı geçen herkese teşekkürlerini sundu.
Açılış konuşmasını yapmak için kürsüyü devralan Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Genel Sekreteri Mehmet Akif Eroğlu, daha önce trafik sigortasından 2.3 milyar lira zarar beklediklerini açıkladıklarını hatırlattı. Eroğlu, acente komisyonlarının %10’dan %8’e düşürülmesi ve trafik sigortasındaki aylık %1 oranındaki zammın %1.5’e çıkarılması gibi yapılan iyileştirmelerle beraber 200 milyon liralık avantaj sağladıklarını belirtti.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek tavan fiyat uygulamasının devam edeceğini söylese de, serbest tarife istediklerini her zaman dile getireceklerini kaydeden Eroğlu, 2015’te zararın pik yapması sebebiyle primlerde artış yaşandığını hatırlattı. Eroğlu, tavan uygulaması devam ederken de iyileştirmeler yapılabileceğini belirterek, “Eşdeğer parça projesini desteklemeliyiz. SGK payı %10’dan %6’ya indirilmeli” şeklinde önerilerde bulundu.
Değer kaybı konusunda da ciddi sorunlar yaşandığına dikkat çeken Eroğlu, “Tarifeyi rahatlatmak ve değer kaybını hesaplamak için basit bir formül oluşturulabilir. Sigorta şirketleriyle mahkemeler aynı formülü kullanarak değer kaybını hesaplarsa, bir yerden sonra kimse bu konuda mahkemelere başvurmaz. Bu şekilde hem sigortalıların hem de sigortacıların mağduriyetinin önüne geçilir” şeklinde konuştu.
TSB KAZA FREKANSININ AZALMASI İÇİN ÇALIŞIYOR
Trafik tarafında hep zarar yazıldığını, diğer branşlarla bu alanı fonladıklarını ifade eden Eroğlu, tavan fiyatla birlikte şirketlerin özkaynaktan yemeye başladığını aktararak, “Sadece prim konuşarak trafik sorununu çözemeyiz. Burada çok ciddi yapısal değişikliklere ihtiyaç var” dedi. Öncelikle kaza frekansının azaltılması gerektiğine vurgu yapan Eroğlu, “Hasar frekansı Avrupa’dan %50 fazla. Bunu önlemeye tek başına kimsenin gücü yetmez. Biz de TSB olarak birçok sivil toplum kuruluşuyla beraber bunun azaltılması için çalışıyoruz” diye konuştu.
32 bin şoförün toplam 110 bin kaza yaptığının altını çizen Eroğlu, kaza yapan şoförlerin ehliyetlerinin askıya alınmasından ruhsatlarının iptal edilmesine varan radikal yaptırımların gündemde olduğunu söyledi.
Önemli yapısal sorunların olduğu bir diğer branş olan zorunlu hekim sorumluluk hakkında da açıklamalarda bulunan Eroğlu, “Havuz uygulaması getirilen zorunlu hekim sorumlulukta 2010’dan beri aynı tarife kullanılıyor. Açılan davalar 7-8 yıl sürüyor, 10 yılı aşan davalar bile olabiliyor. Böyle olunca sigortacıların ayırdığı muallak hasar karşılıkları şaşıyor. 2016’ya baktığımızda, bu branşta %240 oranında hasar rasyosu var. Burada çözüm havuz değil, öncelikle bu yapısal sorunların çözülmesi lazım. TSB olarak bu konuda da çalışmayı sürdürüyoruz” diye konuştu.
Otomatik BES ile ilgili açıklamalarda da bulunan Eroğlu, “İngiltere’nin 6 yılda kurduğu sistemi, biz sadece 6 ayda kurduk. %55 oranında bir cayma söz konusu. Sistemin en büyük eksiği işveren katkısı. Şu an sisteme bunun eklenmesi mümkün görünmüyor, ancak ilk fırsatta işveren katkısının da dahil edilmesi gerekiyor. Ayrıca, 1000 liralık devlet katkısını hak etmek için gereken sürenin de kısaltılması lazım” dedi. BES tarafında 23 milyonluk bir potansiyel olduğunu vurgulayan Eroğlu, bunun için 18 yaş altının da BES’e dahil edilmesinin çok önemli olduğunun altını çizdi.
‘İŞ YAPIŞ ŞEKİLLERİMİZİ DEĞİŞTİRMELİYİZ’
Hayat sigortası tarafında da açık olduğuna değinen Eroğlu, “Bu açıkları kapamak bizim görevimiz. Ekonomimiz çok dinamik, bu da sektörde çok fazla fırsat ve potansiyel yaratıyor. Ancak bu fırsatları değerlendirmek, potansiyeli geliştirmek için çok çalışmamız lazım” dedi.
“Trafik sigortası ile kasko arasındaki farkı vatandaşa anlatamıyorsak bu sektör olarak bizim de suçumuz” diyen Eroğlu, sözlerini şu şekilde tamamladı: “Toplum olarak biz maruz kaldığımız risklerin farkında değiliz. Bu riskler için teminat sağlayacak sigorta ürünlerinin ne kadar düşük primlerle alınabildiğinin de farkında değiliz. Bütün bunları doğru anlatmamız, müşteriye dokunmamız lazım. Artık iş yapış şekillerimizi değiştirmemiz gerekiyor.”
SİGORTACILIKTA ‘MAKİNE ÖĞRENİMİ’
Mehmet Akif Eroğlu’nun konuşmasından sonra, Hazine Müsteşarlığı Sigorta Denetleme Kurulu (SDK) Başkanı Arif Hikmet Cesur’un moderatörlüğünde “Yenilikçi ve Parametrik Sigorta Çözümleri” konulu ilk oturum başladı. İlk sunumu Willis Towers Watson danışmanlarından Emrah Gökmen yaptı. “Machine learning”, yani makine öğrenimi ve büyük veri hakkında bilgi veren Gökmen, “Büyük veri, şirketlerin kullanabilecekleri veri havuzunu anlatıyor. Ancak bu veriler yapılandırılmadan işe yaramıyor. Öğrenen makineler, bu verilerin kullanılabilir hale getirilmesinde devreye giriyor” diye konuştu.
Bu kavramın ilk olarak stratejik oyunlarla başladığını ifade eden Gökmen, “Şimdi artık, makineler satranç ve go gibi oyunlarda bizden daha iyi hale geldi. Sigortada bu teknolojiyi uygulamak daha zor” dedi. Bunun, sağlık sigortalarında uygulanabileceğini dile getiren Gökmen, “Machine learning ile, sigortalının ihtiyacı olduğunda hastanın tercihlerine, hastanenin uzmanlığına ve benzer kriterlere bakarak hangi hastaneye gitmesi gerektiği konusunda öneriler sunacak bir uygulama geliştirilebilir” şeklinde konuştu. Aynı şekilde oto sigortalarında tamirhaneler için benzer uygulamalar geliştirilebileceğini söyleyen Gökmen, bu teknolojiyle basit işlemlerin otomasyona bağlanabileceğini, makine kırılmasını önlemek ya da suistimali ortaya çıkarmak için de bu machine learning’in gündeme gelebileceğini kaydetti.
“SİGORTA AÇIĞININ ÇÖZÜMÜ MİKRO SİGORTA”
Gökmen’den sonra bir sunum yapan Verisk PCS Strateji ve Geliştirme Başkan Yardımcısı Tom Johansmeyer, sigorta açığını ele aldı. Ekonomik hasar ile sigortalı hasar arasındaki farkı ifade eden açığın, sigortasızlık ile eksik sigorta koruması sebebiyle oluştuğunu belirten Johansmeyer, “Birine poliçe satmanın zor olmasının yanı sıra, hiçbir sigortacı da sırf daha fazla poliçe satmak ve sigorta açığını kapamak için yüksek riskler üstlenmek istemez. Yine de, aradaki bu açığın bir şekilde kapanması gerekiyor” dedi.
Doğal afetler sonucunda ortaya büyük bir açık çıkmaması için sigortanın zorunlu olması gerektiğini kaydeden Johansmeyer, “Burada mikro sigorta iyi bir çözüm. Zorunlu mikro sigortaların takibi de iyi yapılmalı. Herkes tarafından alınabilir bir fiyatta olmaları büyük önem arz ediyor. Türkiye’deki DASK, buna güzel bir örnek oluşturuyor ve tüm dünyaya da iyi bir ders veriyor” diye konuştu. Mikro sigortanın büyümek ve bu açığı kapamak için çok fazla fırsat sunduğuna dikkat çeken Johansmeyer, 4 milyar kişinin mikro sigortalardan yararlanabileceğini vurguladı.
PARAMETRİK SİGORTADA BÜYÜK POTANSİYEL
Oturumun bir sonraki konuşmacısı Axa Sigorta Teknik ve Bilgi Teknolojilerinden Sorumlu Başkan ve İcra Kurulu Üyesi Yavuz Ölkenoldu. Parametrik sigortalara mercek tutan Ölken, “Bilmeyenlere her ne kadar karmaşık gelse de, parametrik aslında çok basit bir sigorta türü. Sözleşmede her şey çok net bir şekilde yazıldığı için hasar çok kolay ödeniyor” dedi.
İklim değişikliği göz önüne alındığında bu sigortanın iyice önem kazandığını ifade eden Ölken, sözlerine şöyle devam etti: “Tarım, yenilenebilir enerji, inşaat, turizm, dağıtım ve perakende, ulaşım, hatta olmaz diyeceğiniz sektörlerde bile iklim değişikliğinin etkisi hissediliyor. Gıda sektörü bile etkileniyor, bilançolar incelendiğinde bunun örneklerini görüyoruz. Örneğin, gazlı içecek tedarikçilerinin yaz mevsiminin soğuk geçmesi durumunda ciroları düşüyor. Dondurmacıların da öyle. Az bir ciro kaybından bahsetmiyoruz, %20-25’lik bir düşüş söz konusu. Aklınıza gelebilecek her sektörde parametrik sigortaların büyük bir potansiyeli var. Türkiye’de de bu tür ürünlere fırsat yaratmalıyız.”
Oturumdaki son sunumu yapan Lockton Re Kıdemli Başkan Yardımcısı Michael Cane ise, parametrik sigortaları reasürör gözüyle değerlendirdi.
SEKTÖRE STARTUP ÇÖZÜMLERİ
Günün ikinci kısmında, Tom Johansmeyer’ın moderatörlüğünde “Yeni Teknolojik Çözümler & İş Modelleri” konulu bir oturum gerçekleştirildi. Oturumun ilk konuşmacısı olan Startershub Program Direktörü İnci Çömlekçioğlu, startup ekosisteminden bahsetti. Sigortacılığın artık olgunlaşmış bir sektör olduğunu, buna karşın büyüme oranlarının benzer büyüklükteki diğer sektörlerden çok daha düşük olduğunu belirten Çömlekçioğlu, “Sigortacılık, bütün işlemlerin hâlâ insan gücüne dayalı olarak yapıldığı, müşteri sadakati olmayan, aynı zamanda suistimale de çok açık bir sektör. Bütün bunlar çok büyük sorunlar” diyerek startupların bu sorunların çözümünde nasıl yardımcı olabileceğini açıkladı.
“ÖNEMLİ OLAN MÜŞTERİYİ TANIMAK”
Çömlekçioğlu’ndan sonra söz alan Aksigorta Bilgi Teknolojileri Genel Müdür Yardımcısı Metin Demirel, konuşmasına dünyanın en değerli şirketlerini sayarak başladı. Bu şirketlerin çoğunun teknoloji şirketi olduğunu vurgulayan Demirel, Uber gibi uygulamaların başta çok da mümkün olmadığının düşünüldüğünü ancak kısa bir sürede bu uygulamaların karşı lobi oluşturan şoför derneklerine rağmen hızlı bir şekilde büyümesinin önüne geçilemediğini söyledi. Bu şirketlerin en önemli özelliğinin müşterilerini tanımaları ve tüm bilgilerini saklamaları olduğunu ifade eden Demirel, sigorta şirketlerinin de müşterilerini tanımaları ve buna göre uygulamalar geliştirmeleri gerektiğini belirtti. Demirel, CRM uygulamaları ve bu uygulamaların sektörü nasıl destekleyeceğini örneklerle anlattı.
Panelin son konuşmacısı ise Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi, Sigorta Sahtekarlık Bürosu Müdürü Salih Taşyon oldu. SBM uygulamaları ve hasar süreçleri hakkında katılımcılara bilgi verdi. SBM tarafından geliştirilen trafik fiyatları sorgulama web sitesinde günlük 75 bin sorgulama yapıldığını belirten Taşyon, yöneticiler için hazırladıkları “dashboard” programını tanıttı. Taşyon, uygulamanın detaylarını ve kolaylıklarını gösterirken, uygulamanın sigorta şirketlerine nasıl faydalı olabileceğini anlattı.
“SERBESTLİK İÇİN ŞİRKETLER HAZİNE’Yİ İKNA ETMELİ”
Konferansın ikinci günü, sektördeki havuz uygulamaları konusunda bir workshop gerçekleştirildi. İlk konuşmayı yapan SDK Başkanı Arif Hikmet Cesur, havuzun kalıcı olarak kurulduğunu, ancak tavanın devam edip etmeyeceğinin aralık ayında görüşülebileceğini ifade etti. Nisanda belirlenen tavan primlerin eylüle kadar her ay %1 oranında artırıldığını kaydeden Cesur, eylülden itibaren ise primlerin her ay %1.5 oranında bileşik şekilde artırıldığını söyledi.
“Buna göre 2018 yılı başında 4. basamakta otomobil için baz illerde prim 904 lira olacak. İstanbul’da ise bu fiyat %6 daha yüksek olur. Tarifelerin serbest bırakılabilmesi için şirketlerin mevcut artış trendine göre 2018 yılı başında ortaya çıkacak fiyatlar üzerinden hiçbir sorun yaşanmadan poliçe tanzim edilebileceği ve vatandaşların rahatlıkla sigorta teminatı satın alabileceği konusunda Müsteşarlığı ikna etmeleri gerekiyor. Şirketlerin odaklanmaları gereken nokta budur” diyen Cesur, tavan prim kalktığında fiyatların tekrar yükseleceği endişesi devam ettiği sürece tarife serbestisine geçilemeyeceğinin altını çizdi.
“YIL SONUNDA TRAFİKTE 100 MİLYON LİRA ZARAR OLUR”
Yılsonunda trafik sigortasında sektörün 100 milyon lira civarında zarar edeceğini öngören Cesur, sözlerine şöyle devam etti: “Ama yeşil kart ve ihtiyari mali sorumluluk gibi sigortalardan elde edilecek kârlarla trafik başa baş olur. Sektörün açıkladığı 2.1 milyarlık zarar doğru bile olsa 6-7 yıl içinde gerçekleşebilecek tutardır. Kaldı ki, bize göre açıklanan boyutta bir zarar olmayacaktır. Çünkü tarife üst sınırı belirlenirken acente komisyonları için %10 alt sınırı getirildi. Buna dayanarak, daha önce %16-17 arası olan komisyonları şirketler %10’lara doğru indirdi. Buradan gelen %5-6 oranında bir maliyet tasarrufu var. Ayrıca havuz kapsamındaki poliçelerde aracı komisyonu %8 olarak sabitlendi. Nisandan itibaren yapılan %1 ve eylül ayından itibaren yapılan %1.5 oranındaki bileşik artışlar sayesinde 2018 başında prim, Nisan 2017’ye göre %12 civarında artmış olacak. Bunlar dikkate alındığında 2017’ye ilişkin olarak sonraki yıllarda ortaya çıkacak zarar telafi edilebilir düzeyde kalacaktır.”
“SBM BİLGİLERE ULAŞMAYI DAHA DA KOLAYLAŞTIRMALI”
Panelde aynı zamanda trafik havuzu ve yeni getirilen hekim sorumluluk havuzunun işleyişiyle ilgili bilgiler de verildi. Türkiye Motorlu Taşıt Bürosu Büro (TMTB) Müdürü Hilmi Karamercan, trafik sigortasında çok hasarlı araçlar için kurulan havuz modelini değerlendirdi. Havuza dahil olan şirketler arasındaki ilişkilerin ve hesap mutabakatlarının son derece önemli olduğunu vurgulayan Karamercan, havuz sisteminin TMTB için de yeni bir sistem olduğunu, bu nedenle SBM tarafından bilgilere ulaşımın daha da kolaylaştırılması gerektiğini ifade etti. Karamercan, sektör ile havuz arasında çıkabilecek uyumsuzlukların TMTB ile, müsteşarlık görüşü alınarak çözüleceğini aktardı.
“PRİM ARTMIYOR, HASAR ARTIYOR”
Hekim sorumluluk sigortası için oluşturulan havuzla ilgili konuşan Güneş Sigorta Teknik ve Hasar Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı Tayfun Altıntaş, bu havuzun trafik sigortasında oluşturulan havuzla benzer olduğunu, buradaki tek farkın şirketler tarafından pazar payına bakılmaksızın ortak olarak ortak ödenecek olan %50’lik payın Hazine tarafından %30 ya da %70 olarak değiştirilebileceğini söyledi. Tıbbi kötü uygulama branşında hasarların gerçekleşen tarihin değil, ihbar edilen tarihin esas olduğunu hatırlatan, geriden gelen hasarların bu branşta adeta “saatli bir bomba” olduğunu ifade etti. Altıntaş, primlerin Hazine tarafından belirlendiğini ve geçen yıllarla beraber çok değişim göstermediğine, ödenen hasarların ise katlanarak arttığına vurgu yaptı.
“MADEN SİGORTALARINDAN HASAR GELEBİLİR”
Konuşmasına trafik sigortalarında meydana gelen zararın yeni olmadığını, geçmiş yıllarda IBNR hesaplarının yanlış yapılması nedeniyle hasarın daha az gözüktüğünü söyleyerek başlayan Türk Sigorta Enstitüsü Vakfı Müdürü Mehmet Kalkavan, eski dönemde çalışan masraflarının bile teknik zarara yansıtılmadığını, yeni IBNR uygulamasının başlamasıyla beraber şirketlerin büyük muallak ayırmak zorunda kaldıklarını söyledi. Bu sayede sigorta şirketlerinin önlerini görmeye başladıklarını da sözlerine ekleyen Kalkavan, maden sigortalarında ileride gelebilecek hasarlara bakılmadan büyük indirimler yapıldığına işaret etti. Kalkavan, bu branşta da ilerleyen dönemlerde yoğun hasarların gelmeye başlayabileceğini söyledi.
“HİDROMETEOROLOJİK AFETLER İÇİN SEKTÖR BİR VERİ TABANI OLUŞTURMALI”
İlk oturumdan sonra, meteoroloji ve afet yönetimi uzmanı Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu da hidrometeorolojik afetler konulu bir sunum gerçekleştirdi. Bu tür afetlerin iklim değişikliğiyle beraber sürekli arttığından bahseden Kadıoğlu, “İklim sürekli değişiyor. Son 150 yılda dünya 1 derece ısındı, bu şekilde giderse önümüzdeki 100 yılda 5 derece ısınacak. Bunu durduramıyoruz, en az nasıl etkileneceğimize bakmamız lazım. Hidrometeorolojik afetler de bu sebeple sürekli bir artış trendinde. 60’lı yıllarla son 10 yılı kıyasladığımızda, bu tür afetlerin 3 kat arttığını görüyoruz. Ekonomik hasarlar 9 kat artarken, sigortalı hasar da 15 kat arttı” dedi.
Avrupa ve Asya’da iklim değişikliğinden en çok etkilenecek üçüncü ülke olduğumuza dikkat çeken Kadıoğlu, iklim değişikliği ve afet yönetiminin bir sürdürülebilir kalkınma problemi olduğunu belirtti. Bu alanda yeterince veri olmadığını ifade eden Kadıoğlu, şunları söyledi: “Bizim tehlike haritasına değil, risk haritasına ihtiyacımız var. Önemli olan hasarı yönetmek değil, riski yönetmek. Risk yönetimimiz çok zayıf, düzgün bir risk yönetimi olmadan kriz yönetimi de yapılamıyor. Bunun için öncelikle düzgün bir veri tabanına ihtiyacımız var. Sektör bu konuda bir şeyler yapmalı. Osmanlı arşivinde bütün veriler mevcut, tarihteki tüm hidrometeorolojik afetlerin çıkarılması, günümüzdeki verilerle birleştirilmesi ve bu doğrultuda bir risk haritasının oluşturulması gerekiyor.”